Neden ve neye açsınız?
Beslenme karın doyurmak değildir. Beslenme vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve suyun yeterince alınması demektir. Kısaca bu yazıyı okurken aç olduğunuzu söylemek mümkün. Nasıl mı? Bugün yeterince kalsiyum aldınız mı? Yeterince omega 3 yağlar tükettiniz mi? cevabınız hayır ise karnınız aç olmasa bile siz açsınız.
Açlığı Önlemek İçin;
Açlığın nedenini araştırın;
Açlık sosyal, duygusal ya da fiziksel olarak gelişebilir. Üç durumda da kişi fazla yemek ister. Çünkü yemek yemek ağız dolusu beslenmek tokluk uyarısının verilmesine yardımcı olur. Ancak açlık kaynağı ne ise bu yönde bir doyurulma gerçekleşmelidir. Duygusal açıdan aç birisi sevgi ihtiyacını karşılarsa fazla yemesinin önüne geçebilir. Sosyal açıdan aç bir kimse muhtemelen devamlı diyet yaparak kendini herkesten soyutlamış, yedikleri yemeklerden yememiştir. Oysa küçük püf noktalara dikkat ederek herkesin yediği yemeklerden daha ölçülü ve dikkatli olmak şartıyla tüketebilir.
Çeşitli beslenin;
Her gün aynı tür yiyecekler tüketmekten kaçının. Bugün ıspanak yiyorsanız yarın karnabahar tüketin. Bugün dana eti yediyseniz yarın balık tüketin. Böylece doğada bulunan 50 den fazla besin öğesini çeşitli beslenerek yeterince almış olursunuz.
Küçük ama sık öğünler tüketin;
2-3 saat aralıklarla az ama sık beslenmek başta karnınızın acıkmasını önler. İhtiyacımız olan enerji ve besin öğelerinin az az tüketilmesi metabolizmanın daha iyi çalışmasına olanak verir. Sindirim ve emilim fonksiyonları daha etkin olarak çalışır.
Temel besin gruplarının her birinden her öğünde tüketin;
Et grubu, süt grubu, sebze-meyve grubu ve tahıl grubu yiyecekler temel besin gruplarını oluşturur. Bir öğünde her besin grubundan en az bir porsiyon tüketmek metabolik açlığı giderir. Kısaca tok kalmanıza yardımcı olur.
Can sıkıntısı- sinirlilik hali-üzüntüler sizi buzdolabının önüne götürüyorsa dikkat edin!
Şişmanlık yani obezite çağımızın önemli sağlık sorunlarının başında geliyor. 10 yılı aşkın süren meslek yaşamımda deneyimlerime dayanarak şişmanlığın ruhsal ve duygusal kökenli nedenlerle yüzde yüz arttığını söyleyebilirim.
İşinde ve özel hayatında mutlu olan, duygusal ve sosyal doyumu yüksek kişilerin kilo ve benzer psikosomatik sorunları olmadığını gözlemliyorum. Oysa hayatı “mış gibi” yaşayan, mutlu olduğunu zanneden, doyumsuzluklarını yiyerek tatmin etmeye çalışan ve bunun farkında bile olmayan obez insanların sayısı gittikçe artıyor.
Beslenmenin ruhsal boyutu buraya yazmakla bitmez. İnsanlar sevinince, üzülünce, sinirlenince yada hiçbir şey yokken fazla yiyebilir bunu ruh hallerine bağlayabilirler. Önemli olan bunun farkına varmalarını sağlamaktır. Çünkü sağlık bedenen ve ruhen tam bir iyilik halinde olmaktır. Dolayısıyla ruh sağlığının yerinde olması sağlıklı olmak için çok önemli bir gerekliliktir.
Uzm.Dyt. Aysen Arıcan